Kalbimizin Götürdüğü Yer Bizim için Doğru Yer mi?
- Çağla Güngör

- 25 Haz
- 5 dakikada okunur
Çağla Güngör
Yin Yoga ve Mindfulness Eğitmeni
Instagram: @cagla_gungor_yoga
Bu başlığı yazar yazmaz “Bir şeyin doğru olması nedir ki?” diye düşündüm.
İçimden bir ses “Dengeli ve huzurlu olması” cevabını verdi.
Kendime bu cevabı verdiğimde, arkasından şu sorunun da geleceğini tahmin ediyordum.
- Dengeli ve huzurlu olmak ne demek ki?
Sorduğum soru karşısında, sorumun cevabını beklemeden, kendimle ilgili bir yorum da yapacağımdan neredeyse emindim, yanılmadım:
"Dengeli ve huzurlu olmaya çok anlam yüklüyorsun. Buralar senin için artık muhafazakar bir konfor alanı haline geldi. Farkında değilsin."
İç dünyama yönelik aldığım bu yoruma hak ettiği ilgiyi göstermek, üstüne düşünmek istedim, başımı kaldırıp pencereden gökyüzüne baktım ve dumanı üstünde kahvemden bir yudum içmek için kupayı ağzıma götürdüm, gözlüğümün camları buharlandı. Böyle anları seviyorum, insanın kendini fazla önemsemesinin önüne geçiyor.
Yogaya Astanga Yoga ile başladım. Kendimi cansız, hareketsiz hissediyordum, canlanayım, kanlanayım diye en aktif olduğunu düşündüğüm yoga stilinde çalışmak istedim. Fiziksel olarak zaten güçsüzdüm, olan gücümü de kullanmayı ve korumayı bilmiyordum. Böyle vinyasalar arasında perperişan bir sekiz ay geçirdim. Belim, el
bileklerim, dizlerim hüngür hüngür ağlıyordu; bedenimden gelen tüm itirazları, bedenimin tembelliğine ve naz yapmasına bağlıyordum. İstiyordum ki kendim için iyi bir şeyler yapayım.
Yaptığım yoga pratiği ve bedenim birbirinden iki ayrı iki kütleydi adeta, asla birbirlerinin içine geçip bütünleşemiyorlardı. Bir gün yanlışlıkla yin dersine girdim ve cennetimi buldum. O ilk yin dersi hiç abartmıyorum hayatımın en güzel saatlerinden biriydi. Yepyeni bir beden pratiği ile tanışmıştım; yin yoga insan olsa, ders sonrası, gözlerim hafif nemli sarılır, yanaklarından şakır şukur öperdim.
Yin yoganın bedenimde yarattığı konfor, bedenime verdiği zevk eşşizdi. Artık her gün yoga yapmak için kendimi ikna etmek zorunda kalmıyordum, mata koşa koşa gidiyordum. Üç sene sonra yin yoga hocası oldum, evde kendi pratiğimi yapar hale geldim, uzun uzun meditasyon yapmaya başladım. Yin yoganın ve meditasyonun sunduğu yer, çok kolay uyumlandığım bir yerdi. Diyordum ki kendi kendime “İşte insan kendi için neyin en doğru olduğunu her zaman bedenen ve kalben biliyor.”
Dediğim gibi sessizlik, hareketsizlik çok kolay içine girebildiğim bir yerdi. İki, üç yıl sonra şeytan dürttü beni ve yoga pratiğime dair şu soruyu sordu:
- Yapmaya alışkın olduğun bir şeyi bu denli, sürekli yapmak doğru mu?
Kalben ve bedenen seçtiğin ve rahat hissettiğin bir yer, her zaman doğru bir yer mi? Yoksa zaten alışkın olduğu bir yer mi?
Kalbin ve bedenin seçtiği benim için o dönem dokunulmazdı; en doğrusunu onlar biliyor diye düşünüyordum. Entelektüel bilgi insanı manipüle edebilirdi ama kalbin ve bedenin bilgisi yüzde yüz saf ve gerçekti.
Aynı günlerde yıllar önce okuduğum kütüphanemdeki bir kitap gözümüne takıldı: Şu Hain Kalplerimiz. Kitabın içeriğinden bağımsız olarak dikkatimi çeken şey kalbin hain olabilme ihtimaliydi. Oradan aklıma J.T. LeRoy’un “The Heart is Deceitful Above All Things” romanı geldi, Türkçe’ye “Yürek Her Şeyden Ziyade Aldatıcıdır”, diye çevrilmiş.
Yine romanın içeriğinden bağımsız olarak yüreğin aldatıcı olabileceği düşüncesi içime bir kurt düşürdü.
Şimdi şimdi fark ediyorum ki aslında içime kurt düşüren ses bana gerçek ihtiyaçlarımı hatırlatan sağlıklı iç sesimdi, Allah’a şükür hepimizde aslında var öyle bir ses. Yoga pratiğinde kalbimin beni götürdüğü yer bedenen ve ruhen alışık olduğum, kendimi güvende ve rahat hissettiğim bir yerdi ama henüz farkında olmadığım ihtiyaçlarımı karşılamıyordu. Devamlı yin yoga yaparak sistemimin yang bileşeni, öksüz ve yetim kalmıştı.
İnsan nedir, neye ihtiyaç duyar sorusuna Tao’dan ilhamla cevap verecek olursak bizler Yin Yang’ın birleşimiyiz ve tam ve bütün hissetmeye ihtiyaç duyarız diyebiliriz. Bedenimizin ve ruhumuzun sessizliğe ve sese, durmaya ve hareket etmeye, içe dönmeye ve yaşama karışmaya derinden ihtiyacı var. En basitinden düşünsek bile sürekli yin yoga pratiği yapmak kaslarımın ihtiyacını karşılamıyordu. İçe dönmeye çok teşne olan sistemim, yin yoga ve meditasyon pratiklerinde kendine müthiş bir konfor alanı yaratmıştı ki bu harika bir şeydi ve aynı zamanda beni eksik ve yarım bırakıyordu.
Kalbim tarafından onaylanan yoga pratiğim alışkın olduğumum ‘ben’ olma halimi kalıcı hale getiriyor, diğer taraftan da parçası olmayı öğrenmem gereken dış dünyadan, yang enerjiden ayırıyordu. Eğer referansım kalbimim sesi olmayacaksa ne olmalı diye düşündüğümde zihnimde şu basit cümle belirdi:
-Birlik, bir olma hali.
Bu birlik ve bir olma hali sanırım iki yönden ilerliyor; hem kendi içinde bir ve bütün hissetme hem de evrenle, yaşamla, çevreni sarar tüm canlılarla bir ve bütün hissetme. Kendini, kendi içinde tamamlanmış bir bütün olarak görmek, sisteminin ihtiyaç duyduğu ruhsal ve bedensel alanları karşılamak, kendi içinde Yin Yang dengesini kurmak demek. Yin Yang akışında olmak, sevdiğimiz rahat hissettiğimiz şeylerin içinde olduğumuz kadar, uzak durmak istediğimiz, içine rahat yerleşemediğimiz alanlarda da var olmanın önemini hatırlatıyor. Sevdiğimiz ve sevmediğimiz, rahat olduğumuz ve olmadığımız alanlarla bir olabilmek, bu alanlar arasında güvenle, rahatça, en önemlisi yetişkince salınabilmek.
Bizi çevreleyen hayatla, evrenle adına artık ne demek isterseniz deyin, bir olduğunu hissetmek ise çetrefilli olabilir, benim için öyle en azından. Önce kendini düşünmek, tek ve biricik olduğunu hissetmek, anlamlı, önemli olmak ve öyle görülmek, hayatın içinde sözü geçer biri olmak, beğenilmek, farklı olmak, varlığımızla ses getirmek istiyoruz, yanılmıyorum değil mi? En azından çoğumuz istiyoruz bunları.
Tüm bu ihtiyaçlarımız evrenin bir parçası olarak hissetmeye engel mi? Zaman zaman evet, tekrarlayayım, en azından benim için. Bulabildiğim dengeli ve huzurlu hayatın formülü ise şuradan geçiyor:
- Bütünün bir parçası olduğumu kabul etmekten,
- Bir varlık olarak ‘ben’ kendim için ne kadar önemli ve kıymetliysem, diğer canlıların da kendileri için o denli kıymetli ve önemli olduğunu kabul etmekten.
- Farklılığımı ve sıradanlığımı aynı anda kabul etmekten.
Bir olma, bir hissetme haline ulaşmak için basit bir kriterim var. Kurduğum cümlelerime, başkalarının ifadelerine bu kriteri referans alarak bakıyorum:
-Bizi (beni) birlik olmaya mı götürüyor, yoksa bizi (beni) bölüp, ayırıp, birbirimizden (diğerlerinden) koparıyor mu? Kendi mahallemizden şu sorulara cevap verelim hadi:
-Yoga ailenizde, biz ve öteki ayrımı var mı?
-Diğer yoga pratikleri yapanlardan kendinizi farklı, özel, daha iyi yetişmiş hissediyor musunuz?
-Hocanıza, gurunuza hissettiğiniz sevgi genele yatay bir biçimde yayılıyor mu, yoksa sadece sizden hocanıza dikey bir biçimde mi gidiyor?
-Hocanıza, gurunuza duyguduğunuz sevgi, saygı sizi diğer öğrenci arkadaşlarınızla rekabetçi bir ortama sokuyor mu?
-Yoga ve meditasyon pratikleriniz içinizi hayatla kaynaştırabiliyor mu? Hayatı içinize getirebiliyor mu?
- Yoga ve meditasyon pratiğiniz hayatı yumuşak, sakin, canlı, neşeli, uyumlu bir şekilde deneyimlemenizi sağlıyor mu? Yoksa sahne performansınız mı sağlamlaştırıyor?
Tüm bu soruları ait olduğumuz cinsiyete, etnik kökenimize, inançlarımıza adapte edip sorabiliriz.
Bir işe yarar diye düşünüyorum

Yin yoga ve mindfulnes dersleri veren Çağla, aynı zamanda Yin Yoga Uzmanlık eğitimleri de yürütüyor.
• Temel Yin Yoga Eğitmenlik Eğitimi, Devrim Akkaya, 2014
• Temel Hatha Yoga Hocalık Eğitimi, Bora Ercan, İrem Greenfield, Asu Somer 2015
• Yoga Felsefesi, Bora Ercan, 2016
• İleri Seviye Hatha Yoga Eğitimi, Bora Ercan, 2017
• Restoratif Yoga, Gül Dirican, 2017
• Mindfulness Meditasyon Koçluğu, David Cornwell, 2017
• Meditasyonda Uzmanlık, Bora Ercan, 2018
• Mindfulness Meditasyon Koçluğu, David Cornwell, 2018 Asistanlık
• Çakraların Psikolojisi, Devrim Akkaya, 2018
• Yin Yoga Eğitimi, Devrim Akkaya, 2018 Asistanlık
• Angele Farmer&Victor van Kooten, Underground Yoga, 2019
• Hamile Yoga Hocalık Eğitimi, Gizem Onay, 2019
• İleri Seviye Tibet Budizmi, Tenzin Jigmey 2020
• Qigong Eğitimi, Başak Arpacıoğlu, 2021




Yorumlar