Hindistan’da Yoga Yolculuğum: Ruhuma Dokunan Deneyimler
- Pınar Karaman
- 29 Kas 2024
- 3 dakikada okunur
Pınar Karaman
Yoga Eğitmeni, Yoga Love Stüdyo Kurucu Ortağı, Thai Masaj Eğitmeni, Ses Meditasyonu Uygulayıcısı Instagram: @pinaritoo
Sanırım her yoga öğrencisinin ya da eğitmeninin hayalidir Hindistan’a gitmek, orada yoga yapmayı deneyimlemek. Benim için de öyleydi! Yogayı doğduğu topraklarda öğrenmek, o atmosferi hissetmek… Türkiye’de pek çok değerli hocadan eğitim alma şansı yakalamış olsam da Hindistan, sanki beni hep çağırıyordu.

Ama kabul edelim, Hindistan’a gitmek öyle “hadi gidelim” diyebileceğiniz bir şey değil. Eğitimler uzun sürüyor, yabancı bir ülkede bir ay boyunca her şeyden ve herkesten uzak kalmak, insana biraz ürkütücü gelebiliyor. Açıkçası bende de korkuyla karışık bir heyecan vardı. Bir yandan okulları araştırıyordum, bir yandan da “Acaba vazgeçsem mi?” diye kendi kendime bahaneler buluyordum. Ama sonunda vazgeçmedim.
Tabii çevremden bolca yorum dinledim. Kimi Hindistan’ın hijyen sorunlarından bahsetti, kimi yemeklerin zorlayıcı olacağını söyledi. Evet, kulağa biraz korkutucu geliyor ama benim içimde başka bir ses vardı: En kötü ne olabilir ki? Araştırdım, bana en uygun gelen okulu buldum, uçak biletimi aldım ve yola çıktım.
Okula ulaşmam neredeyse 24 saat sürdü. Yol yorgunluğu ve açlık bir yana, yepyeni bir kültürün ortasında olmanın heyecanı içindeydim. Okulun yemek saatini kaçırmıştım, ama daha içeri girer girmez biri bana “Kahvaltı yaptınız mı, aç mısınız?” diye sordu. Bu küçücük soru bile bana kendimi o kadar iyi hissettirdi ki… İnsanın kendini güvende hissetmesi bazen böyle ufak detaylarda saklı oluyor.
Derslerin başlamasından iki gün önce orada olmak istemiştim. Bu kararıma sonradan o kadar sevindim ki! Yol yorgunluğunu atıp kendimi toparladıktan sonra eğitime çok daha hazır bir şekilde başladım.
Eğitim, Hindistan kültürüne özgü bir açılış seremonisiyle başladı. Alnımıza tika denilen sarı ve kırmızı boyalar sürüldü, bileğimize aynı renklerde koruma ipleri bağlandı ve boynumuza çiçekten kolyeler takıldı. Tüm bunlar yapılırken arka planda mantralar okunuyordu. Öyle etkileyiciydi ki… Gözlerim doldu, tüylerim diken diken oldu. Hem o atmosferin enerjisi hem de hayalimi gerçekleştirmiş olmanın duygusu beni çok derinden etkiledi.
Okuldaki öğrenciler arasında yalnızca üç Türk vardı. Geri kalanlar dünyanın dört bir yanından gelmişti; toplamda 25 kişiydik. Farklı ülkelerden gelen insanlarla tanışmak, aynı ortamda yoga yapmak bambaşka bir deneyimdi.
Eğitimler sabah 6:00’da başlıyordu. Güne kriya (kişisel temizlik) çalışmalarıyla başlıyorduk. Ardından meditasyon, asana pratiği, kahvaltı, felsefe ve anatomi dersleri, akşam ise tekrar asana pratiği… Oldukça yoğun bir programdı. Ama beni en çok etkileyen, her dersin başında ve sonunda mantra okunmasıydı. Hocaların sesleri o kadar etkileyiciydi ki adeta büyüleniyordum. Bir de şavasana sırasında yüzüstü değil sırtüstü dönüp yatmamız gerektiğini öğrendiğimde şaşırmıştım. Nedenini sorduğumda, bunun hocaya bir saygı göstergesi olduğunu söylediler. Çok hoşuma gitti.

Pazar günleri tatildi ve bu günlerde Rishikesh’i keşfetme şansı yakaladım. Her yer yoga okulları, ashramlar ve dünyanın dört bir yanından yoga için gelmiş insanlarla doluydu. Kutsal Ganga Nehri kıyısında bir törene katıldım; nehre çiçekler ve tütsüler bıraktım. Hindistan, Türkiye’ye göre hâlâ ekonomik bir yer olduğu için, elimdeki imkânlarla gönlümce hareket edebildim.
Yemek ve temizlik konusunda başta biraz tereddüt etmiştim, ama hiç zorlanmadım. Hatta Hindistan’ın ekmeklerine bayıldım! Dönüşte 5-6 kilo ekmek alıp getirdim desem abartmış olmam.
Genelde evden üç gün uzaklaşsam her şeyi özleyen biri olurum. Ama Hindistan’da bir ay nasıl geçti anlamadım ve hiçbir şeyi özlemedim.
Bu yolculuk bana hem bir öğrenci hem de bir eğitmen olarak çok şey kattı. Mesafeler, rutin dışına çıkmak ve yoğun pratikler… Hepsi beni bambaşka bir insan yaptı. Çocukluktan beri taşıdığım bazı korkularım geçti, takılı kaldığım duygu durumlarından kurtuldum. Hayatım boyunca yaşadığım en güzel deneyimdi diyebilirim.
Tabii Hindistan’ı bir yazıya sığdırmak mümkün değil. Belki başka bir yazıda daha detaylı anlatırım.
Sevgiyle, ışıkla…
Namaste.
Comments