top of page

Yoga ve Toplumsal Olaylar

Bora Ercan

Meditasyon Eğitmeni

Instagram:

 

Bu yazı Türkiye’de 2025 Mart’ının son günlerinde yaşananlara dair genç arkadaşlarımın isteği üzerine yazıldı. İşin aslı bu ve böylesi yazıların daha çok onlar tarafından yazılmasını istiyorum çünkü sürecin birebir içinde olan onlar. Yine de iki satır yazayım, bu belki de bir başlangıç olur.

 

Zaman kavramı artık eskisi gibi değil, internetin yaygınlaşmasından sonra daha farklı bir zaman anlayışından söz edilebilir. Bu hızlı geçiş esnasında da geleneksel toplum kırıldı, kuşaklar arasındaki aktarım neredeyse koptu, kuşak geçişlerindeki zamansal dilimler kısaldı. Böylece her kuşak kendi dilini, kültürünü oluşturdu, oluşturuyor. Gezi olayları ile günümüzdeki olayların farklılığına bu açıdan da bakılabilir.

 

Yine de değişmeyen bir şey var: O da ülkemizde iktidarı ele geçirenlerin kendileri gibi olmayanlara karşı tutumları. Belki bu da değişecek ama maalesef araştırmalar sosyal medya kullanımının insanları daha antipatik, empati yoksunu, şovenist milliyetçi yaptığı doğrultusunda. Yine de bugüne kadar bir can kaybının olmaması en büyük sevincim.

 

Son olaylar ister istemez bana Yoga Eğitmenleri Derneği sürecini anımsattı. Dernek merkezimiz ilk olarak Taksim’de Erdoğan Yenice’nin Sistem Yayınları’nın içinde bir köşedeydi, daha sonra The Marmara Oteli’nin yanındaki sokakta bir iş hanına taşınmıştı. Biz taşındıktan sonra Gezi Olayları başladı. O zamanlar Gezi Parkı’nda yoga yapalım türündeki yaklaşımlara dernek başkanı olarak karşı çıkmıştım çünkü o kadar kişiyi böyle bir ortama toplamanın ciddi bir sorumluluğu vardı, şaka değildi, bu vebalin altına giremezdik.

 

Ancak hayat devam ediyordu. İnsanlar uyuyor, yiyor, içiyordu. Yoga da meditasyon da uyumak, yemek yemek kadar doğaldı benim için. Temel bir gereksinimdi. Neden yogamı yapmayacaktım…

 

Parka, eyleme gitmeden önce kısa da olsa konsantrasyon egzersizleri iyi geliyordu. Zira yoga yaşamın bütününü kapsar ama siz onu sertifikalar, programlara, standartlara, saçma sapan spiritüelliklere, ritüellere hapsederseniz o zaman ortaya garip bir durum çıkar.

 

Sivil İtaatsizliğin kurucularından Henry David Thoreau1850’lerde kendisini yogi olarak tanımlayan biriydi. Bu bağlamda yoga ile toplumsal yaşamın kesiştiği yerler şüphesiz var. Özellikle dış kollar dediğimiz Patanjala Yoganın ilk dört basamağı yaşamın tam içindedir. Bu nedenle eylemlerin mümkün olduğunca şiddetten arındırılmış olması gerekir. Öte yandan, eylem dediğimiz de yine yoga gibi yaşamın bütünüyle ilişkilidir.

 

İnsan her ne yaparsa yapsın bir eylemliliktedir.

 

Sonuçta yoga toplumsal olaylara duyarsızlık, kendini her şeyden soyutlamak değil; tam tersi, yaşama daha da duyarlı olmaktır. Bir insan hem meditasyonunu yapıp hem de toplumsal eylemlerde bulunabilir, bunlar birbirine neden engel olsun ki? Dolayısıyla kimse kimseyi böylesi bir nedenle yargılayamaz. Tabii yoga eğitmenlerinin de bu noktada çuvaldızı biraz kendilerine batırmaları, paylaştıkları görsellere biraz daha dikkat etmeleri, hiçbir şey yokmuş gibi de davranmamaları gerektiğine inanıyorum.

 

Kişinin kendini soyutlaması yaşamın son evresidir, Sanyasinn evresinde kişi her şeyden çekilir. Şehirde yaşayıp da ben her şeyi aştım, dünyanın sırlarına erdim diyenler varsa, Allah kabul etsin…   

 

         

Bora Ercan Yoga ve Meditasyon

Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Matematik Bölümünden lisans ve Felsefe Bölümünden yüksek lisans diploması aldı. Manchester Üniversitesi, Felsefe Bölümünde Sonsuzluk Paradoksları üzerine bir tez yazdı. Daha sonra yine ODTÜ'de Wittgenstein ve Zen: Bir Karşılaştırma başlıklı başka bir tez yazdı. 1980 sonlarından bu yana meditasyon öğreniyor, uyguluyor ve 2000'lerden bu yana yazıyor, öğretiyor. Gezi edebiyatı, yoga tarihi, edebi fragman türünde kitaplar yazdı. Yoga Alliance International (Uluslararası Yoga Birliği) ve Meditation Alliance International (Uluslararası Meditasyon Birliği) gibi kurumların Türkiye temsilcisi.

Kitaplarına buradan göz atabilirsiniz.





Comentários


bottom of page